gul ile bulbulun hikayesi

Hikaye: Gül ile Bülbül

Hepimiz gül ile bülbülün hikayesini biliriz. Ben de şimdi size gül ile bülbülün hikayesini yazacağım. Ama benim hikayem gerçeğiyle biraz farklı, umarım beğenirsiniz.

” Bir varmış, bir yokmuş… Dünyanın en güzel yerinde bir gül kasabası varmış. Bu kasabada çeşit çeşit, renk renk güller varmış. Hepsi birbirinden güzelmiş. Bu kasabadaki güllerin diğer güllerden farkı, bu güllerin hiç bir zaman solmaması ve hep genç kalmalarıymış.
Acaba bu güller nasıl oluyor da solmadan yüzyıllardır yaşayabiliyormuş? Gelin size bu sırrı anlatayım.

  Gül kasabasının yanında bir de bülbül kasabası varmış. İçinde binlerce bülbül, renk renk bülbül varmış. Bu bülbüller her gün gül kasabasına gider, gülleri ziyaret edermiş. Çeşitli şarkılar söyler, şiirler okur, gülleri mutlu etmeye çalışırlarmış. Güller bu durumdan çok mutluymuş. Binlerce bülbül etraflarında pervane oluyormuş. Ama yine de güller bülbüllere hiç yüz vermezmiş. Bu durum sonbahara kadar devam eder, sonbahar yaklaştığında güller bülbüllere güzel kokular salmaya başlar, yüzlerinden gülümsemeyi hiç eksik etmezlermiş. Neden güller birden değişti acaba?

  Sonbahar geldiğinde güller solmaya başlar ve yavaş yavaş ölürlermiş. Güllerin tek kurtuluşu; bülbül kanıymış. Sonbahara girmeden önceki gün, bülbüller güllerini seçer ve gün aydınlana kadar gülüne sarılırmış. Sarıldıkça gülün dikenleri bülbüllere batar ve kanları akarmış. Böylece güller solmadan hayatlarına devam ederlermiş.

  Yine sonbahar gelip çatmış. Güller güzel güzel kokmaya, bülbüllere gülücükler dağıtmaya devam ediyorlarmış. Normalde yasak olmasına rağmen, bir gece bülbüllerden biri gizlice gül kasabasına gitmiş. Gülleri seyretmeye başlamış. Güller aralarında konuşuyorlarmış. ‘Bu bülbüller ne kadar da saf! Her sene bizim için canlarından oluyorlar. Sırf bir kaç gün güldük koku verdik diye… ‘ Diğer bir gül de: ‘Harbiden enayi bu bülbüller.’ demiş ve tüm güller kahkaha atmaya başlamış. Bu sözleri duyan bülbül hemen kasabasına uçmuş ve olan-biteni diğer bülbüllere anlatmış.

  Sonbaharın son gecesi gelmiş. Tüm güller bekleyiş içerisinde ve korku… Bülbüllerin geleceklerini ve kendilerine ölüme sunacaklarından eminler, fakat yine de korkulu anlar yaşanıyormuş. Bülbüller gelmiş ve güllerini seçmişler. Her bülbül gülünün başında, dolanmaya başlamış, şiirler söylemişler, şarkılar şakımışlar. Ama hiç bir bülbül güllere sarılmamış. Güller tedirgin olmaya başlamışlar. Birbirlerine bakıyorlarmış. Güneş yüzünü yavaş yavaş çıkarmaya başlamış dağların arasından. Güllerden birisi korkuyla bağırmış: ” Neden gelmiyorsunuz? Neden Sarılmıyorsunuz? Sarılmazsanız birazdan öleceğiz. Acele edin” demiş. Grubun en yaşlı bülbülü, havada süzülmeye başlamış ve konuşan bülbülün karşısına geçmiş: ” Yıllarca atalarımız siz güller için canlarını verip durdular. Karşılığında sadece bir günlük gülümseme ve biraz güzel koku aldılar. O da sadece bir gün… Sayemizde yıllar boyu hayatta kaldınız. Ama karşılığında aldığımız nankörlük. Keşke bu kadar nankör olmasaydınız da sizin için ölmeye devam etseydik’ demiş.

  Bir süre sessizlik olmuş kasabada. Tek bir ses çıkmamış. Ölüm sessizliğine bürünmüşler adeta. Ama en sonunda güllerden biri sesi boğuk bir şekilde:” Madem artık bizim için ölmeyeceksiniz, neden buraya gelip şiirler okudunuz?” Yaşlı bülbül : ” Son bir kez umudu yaşayın istedik. Ve ölmeden önce çaresizliğin ne demek olduğunu anlayın istedik” demiş. ”Artık size verilecek can yok” diye bağırmış tüm bülbüller bir anda. Ve kanatlarını çırpa çırpa güllerin üzerinde bir süre uçmuşlar. Sonra şiir gibi süzülerek uzaklaşmışlar oradan. Bülbüllerin giderken bıraktıkları gözyaşlar güllerin üzerine damlamış. Güller anlamışlar sonunda, ne kadar gaddar olduklarını. Ama iş işten geçeli çok olmuş.

  Güneş tüm kasabayı aydınlatmaya başlamış sonunda ve güller tek tek solmaya başlamışlar. (görsel simgesiir)

  Artık gül ile bülbülün hikayesi böyle biline!