İnsanlık Öldü mü?
Devir artık öyle bir devir oldu ki-ahlaksızlığın normalleştirildiği, farklılıkların kınandığı, düşüncelere saygı duyulmadığı, merhametin zerre kadar değer etmediği, yapılan iyiliğin ihanetle ödüllendirildiği, sevginin yerini zevkin aldığı, yalanın ihtiyaç görüldüğü, teknolojinin saçmalığa alet edildiği, ölümlerin (başkalarının) basit bir oyun sanıldığı- kapkara balçıkla sıvanmış bir kötülük, ahlaksızlık, vurdumduymazlık vb. tüm çirkin ve insanı çirkinleştiren bir zaman kol geziyor.
Kimileri şaaşalı villalarında, bilmem kaç beygirlik arabalarında, bilmem kaç metrelik gemilerinde, zevk-i sefanın doruğuna varırken; kimileri sırtında bilmem kaç kiloluk techizatı, silahı, karnı aç, yorgun, anadan babadan yardan uzak, terörü yok etmek için canını feda eder.
Kimi çocuk elinde küçük bahtsız bir ailenin 3-5 aylık maaşı değerindeki s.çarken bile fotoğrafını çekebildiği telefonunu değiştirmek ister, burnunu-kalçasını-dudaklarını-gögüslerini-kulaklarını (neredeyse tüm vücudunu) beğenmez estetik olmak ister; kimi çocuk elindeki sadece kuru ekmek ile karnını doyurmaya çalışır, ölümden kaçmak için yüzlerce kilometre yol kat eder ve cansız bedeni alelade bir varlıkmış gibi deniz tarafından bir köşeye atılır.
Ülkelerindeki savaştan, açlıktan, kötülükten kaçmaya çalışan insanlar, bindikleri küçücük botlarla sığınacak bir yer arıyorlar. Belki de son paralarını yurtlarından çıkmak için harcadılar. Ama ya daha gitmek istedikleri yere varamadan denizde boğuluyorlar ya da kendini bilmez insanlıktan nasip almamış Avrupa ülkelerinin ördükleri dikenli teller ile karşılaşıyorlar.
Yıllardır-özellikle bir kaç yıldır- bir çok mülteci Türkiye’ye sığındı. Bin değil, milyonlara kapımızı açtık. Bu durumun hem ülkemize hem de sığınmacılara getirdiği olumsuz durumlar oldu. Olmaya da devam ediyor. Yeri geldi ülkemize sığınanlara kızdık, buradan gitmelerini istedik, kin besledik. Ama o çocukların güzel cansız bedenlerine görünce yüz kişi de olsa bin kişi de olsa ülkemize giren mültecilerden kurtulan olduysa, düzgün şartlarda yaşamayı başarabilen olduysa ne mutlu.
Kendi vatandaşları oldu mu bir aslan kesilen Avrupa ya daAmerika kıtası insanları, başka canlar yandığı zaman seslerimi çıkarmazlar. Anlaşma olsa dahi 1.000 mülteciyi sınırlarına sokmaz. Sınırlarına ördükleri duvar ile birlikte kalplerine, vicdanlarına duvar örerler ama haberleri yok. Ne zaman vicdanlı oldular ki şimdi olsunlar? Bir taştan merhamet beklemek saçmalıktan ibaret.
Kötü insan vardır, ama kötü çocuk yoktur. Ölümün siyahı beyazı; ölümün ırkı dini dili, genci yaşlısı yoktur. Ama çocuğun ölümü varsa orada yaşam yoktur, orada vicdan yoktur, orada insanlık yoktur…
Çocukların öldüğü, öldürüldüğü, çocuk ölümlerine duyarsız kalındığı bu dünyada herkes gibi duyarsız kalmak yakışmaz; hele bir blog yazarına hiç yakışmaz. Tüm blog yazarı arkadaşlarımı duyarlılığa davet ediyorum. Duyarlı olanlara da teşekkür ediyorum.
Bin tane Aylan sahile vursa emperyalist ülkelerin işgalci iştahlarında bir eksilme yaşanmaz. Sosyal medyada caps şeklinde o kadar çok resmini paylaştılar ki artık Aylan’ ın bu resminin kullanılması ölümü kadar can acıtıyor. Rahmetli Aylan’ın ölüsünün mahremiyeti gözardı edildi. Ne değişti veya yayınlayarak neyi değiştirdiler ? Acıyı göstermekten ziyade acıyı dindirmek gerek.
Selamlar
BeğenBeğen
Haklısınız acıyı dindirmek gerek.
BeğenBeğen
hazınız genel itibariyle türkiyedeki zevk sefa sürenleri eleştiriyor fakat en büyük sorun olan suriye konusuna deginmemişsiniz cünkü ölen suriyeli ve kürt bir cocuktu ve suriye burnunu sokan emperyal gücler bu cocugun ölümüne sebebiyet verdi cünkü işid gibi barbarlar ordusundan kaçıyorudu bu cocuk ailesiyle ve en önemlisi türkiyede kürt oldugu icin terorist muamelesi gördüğü icin kacıyordu. insanlık öldü fakat cenaze namazını ise katiller kaldırdı… saygılarımla
BeğenBeğen
Hangi ırka mensup olursa olsun hangi sebeple olursa olsun orada ölen bir çocuktu ve bu ölümün bendeki tesirini yazdım. Sorumlularının kimler olduğu da herkes tarafından biliniyor. Sorumlularını yargılamaktan çok duygularımı ifade etmeye çalıştım.
BeğenBeğen