Türkiye ve Kirlilik
Ülkemizin ne kadar temiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Sokaklarımız pırıl pırıl, bal dök yala. Caddelerimizi, ana yollarımız hele ormanlarımızdan temizlik akıyor. O kadar temiz bir milletiz ki ve daha çok temiz olma yolunda ilerliyoruz. Dün Florya Atatürk Ormanı’na gittim. Ne güzel yemyeşil. Kuş sesleri, rüzgarın sesi, yaprakların hışırtısı, parktaki çocukların sesi… Böyle parklar, ormanlar nimet bizim için. Şehirde alamadığımız oksijeni, huzuru, dinginliği böyle yeşil alanlarda alabiliyoruz. Stresimizi atıyoruz. Gerçekten insan yeşili özlüyor, şehirde yaşarken. Her yer bina, inşaat, araba, makina… Bu curcunanın içinde bazen insanlığımızı unutuyoruz, toprağı, ağacı, çiçekleri, hayvanları unutuyoruz.Ormana her gittiğimde ne güzel, iyi ki burası var diye içimden geçiriyorum. Sanırım tüm gidenler de böyle düşünüyordur.
Ormanda biraz oturduktan sonra çocuk parkına gittim, oturdum. Çocuklar koşuşturuyorlar, oynuyorlar, ağlıyorlar, birbirlerini kovalıyorlar. Tam da olması gerektiği gibi. Sonra parkın etrafına baktım. Her yerde çöp. Plastik şişeler, meyveler, poşetler, sigara izmaritleri, kağıt, karton daha aklınıza ne gelirse. Sonra parkın içindeki bankların altı da çekirdek kabuklarıyla dolu. Çekirdeği çok seven bir milletiz tamam da, be mübarek o çekirdek kabuklarını poşetine koysan ne olurdu? Yediğin çikolata poşetini, içtiğin suyun şişesini çöpe atsan ne olurdu? Ee abi her yerde çöp kutusu yok, ne yapalım? ”Çöplerini koy poşetine, yoksa cebine koy, o da olmadı azcık yürü çöp tenekesine kadar. Ormandasın işte yürü açılırsın, temiz hava yüzüne yüzüne vurur ne güzel.” Ama yok illa çöplerimizi sokağa atacağız. Tabi ki terbiyesizliği gören çocuklarımız da bunu normal karşılayıp onlarda atacak çöplerini. Babası annesi atıyorsa o neden atmasın? Bir an olsun düşündüm, gelsinler bu ormanı da yıksınlar içine bina diksinler. Bu ormandan mahrum kalalım, çünkü bu mahrumiyeti hak ediyoruz.
Sonra ormandan çıktım, evime gideceğim. Metrobüsten indim, yollar afiş dolu. Ne afişi olacak? Tabi ki siyasi partilerin afişleri. Her yere yapıştırılmış. Gözümüze sokarcasına. Tamam, tamam oyumuz size. Sonra zemin de afişlerle dolu. Ama her yer, adım attığınız her yer. Çöp tenekelerinden önünden geçtim oralarda çöp dolu. Normalde de görürüm ama dün iyice gözüme battı pisliğimiz. Sonra sokak aralarına girdim. Burada da bir marketin kampanya kağıtları yerlerde uçuşuyor. Tamam, tamam sizden alışveriş yapacağız.
En komiği de ne biliyor musunuz? Kaldırımdan yürürken teyzenin biri 5 litrelik damacanayı pencereden aşağıya fırlattı. Bir kaç saniyelik fazladan hız yapmış olsam kafama gelebilirdi. Damacana kafama gelince ölmezdim, yaralanmazdım da. Lakin bu durum beni hem sinirlendirdi hem de üzdü. Nereye doğru gidiyoruz? Ülkemiz çöp haline gelene kadar da durmayacağız sanırım. Bir şeylerin farkına varmak için illa başımıza bir musibet mi gelmesi lazım?
Aklıma bir anım geldi. Eskiden-ilköğretim yıllarında- yere çöp atan arkadaşları uyarırdım atmayın diye. Attılar mı geri aldırırdım, zorla çöpe attırırdım. Keşke herkes yakınındakini uyarsa da artık güzellikleri mahvetmesek. Keşke doğruları yapabilsek de çocuklarımıza örnek olabilsek. Keşke…